İnsan davranışlarını ve ekonomiyi bir araya getiren davranışsal ekonomi ile davranışsal finans günümüzde oldukça önem kazanan bir alan olarak karşımıza çıkıyor. Bu konuda yapılan çalışmalar kararlarımızı alırken nasıl davrandığımızı ve bu davranışların ekonomiye nasıl yansıdığını araştırıyor.
Geçmişteki ekonomi teorileri insanların mantıklı davranacağı yönünde bir ön kabulle hareket ederken yapılan araştırmalar pek de öyle davranmadığımızı gösteriyor. Örneğin temel satın alma kararlarımıza dikkatlice baktığımızda bunu kolayca görebilmek mümkün. İhtiyacımız olmadığı halde satın aldığımız pek çok şey bize zaten pek mantıklı davranmadığımızı gösteriyor. Yoksa neden ihtiyacımız olmadığı kadar çok eşyamız olsun!
Dikkatlice baktığımızda pek çok kararımızı o anki şartlarda bize sunulan seçeneklere veya duygularımıza göre aldığımızı görebiliriz.

Örneğin oldukça basit bir karar olan hangi boy kahve içeceğimizi seçerken nasıl davrandığımız araştırıldığında, sunulan üç farklı boy kahve seçeneğinden çoğunlukla orta boy kahve seçeneğinin satın alındığı görülmüş. Yapılan bir çalışmada insanlara neden bu boyu seçtikleri sorulduğunda, ihtiyaç duydukları miktar olarak en uygun seçeneğin orta boy olduğunu söylemişler. Çalışmanın devamında kahve seçimlerinin boylar değiştirilip daha büyük bir boy seçenek eklenerek daha önceli büyük boy, orta ve orta boy da küçük boy olacak şekilde seçenekler tekrar sunulduğunda, yeni seçenekler arasında yine orta boy seçenek kahve en fazla tercih edilmiş. Üstelik tekrar sorulduğunda yine aynı gerekçe, “benim için en uygun olan miktar” bu denilmiş.
Davranışlarımız ve nasıl düşündüğümüze dair yapılan araştırmalar bize beynimizin belli kalıplar ile çalıştığını gösteriyor. İnsan beyni bilinçli bilgiyi alıp bilinçaltı bilgiye dönüştürecek şekilde tasarlanmıştır. Tıpkı ilk kez araba kullanmaya başladığımızda her hareketimize dikkat etmek zorundayken bir kaç ay veya yıl geçtiğindeyse artık otomatik olarak kullanmamız gibi belli bir konuda bir bilgiye sahip olup karar verince benzer kararları tekrar değerlendirerek değil otomatik olarak alırız. Tıpkı bir kez orta boy kahvenin uygun olduğuna karar verdikten sonra miktar değişse bile hala orta boy kahveyi seçmemiz gibi. Düşünme sistemimizin bu şekilde çalışması etraftan edindiğimiz bilgileri gayet muntazam bir şekilde otomatikleştirmeyi ve yeni bilgiler üzerine çalışabilmek için bilincimizin serbest kalmasını sağlıyor. Diğer yandan gündelik kararlarımızın içinde hızlıca ilerlerken bilinçaltımızdan otomatik hareket etmemiz, kahve örneğinde olduğu gibi olana dikkat etmeden ilerlememize ve hatta bunu çok akılcı bir şekilde izah etmemize de sebep oluyor. Bu da farklılıkların olduğu yerlerde doğru karar verme becerimizi oldukça kısıtlıyor. Hele ki günümüzün hız ve teknoloji çağında farkındalıkla karar verebilmek iyice zorlaşmış durumda.

Davranış bilimi bize insan tarafımızı gösteriyor ve yanılsamalarımıza bakıp bu yönlerimizi nasıl yönetebiliriz üzerine çalışma imkânı sağlıyor.
Gündelik hayatta verdiğimiz kararlar kadar iş hayatında aldığımız kararlar da ne kadar dikkatli olursak olalım benzer kalıplardan etkileniyorlar. Kalıplarımız bizim için hayatı kolaylaştırırken bir yandan da yeni ve farklı olan durumlarda hatalı seçimler yapma olasılığına sebep oluyor. Düzenli eğitimlerle önyargılarımızı/kalıplarımızı fark etsek bile gündelik hayatın akışında bilinçaltımızın verdiği kararları kontrol altında tutabilmek mümkün değildir. Sürekli farkında olmaya çalışmak belli oranda katkı sağlasa bile karar verme süreçlerini insan davranışları odağında tasarlamak çok daha etkili bir çözüm. Kararların verildiği ortamları, süreçleri tasarlamak olarak karşımıza çıkan seçim mimarisi bu alanda çalışmalar yapıp öneriler sunuyor. Davranışsal ekonomi çalışmaları bize nasıl davrandığımıza dair belli ilkeleri sunarken, bu ilkeleri süreçlerde nasıl kullanabileceğimizi de gösteriyor. Bu kapsamda bu ilkeler kurumlarda her türlü değişim ihtiyacında, mevcut sistemlerin daha sağlıklı ve verimli hale getirilmesinde ve farklılıkların yönetilmesinde kullanılıyorlar.